06 Juli 2008

yılı yarıladık, hadi hayırlısı...

pür telaş ve bir o kadar da canhıraş bir evreden geçtim, geçtim de ne oldu;

sabahların kör saatlerinde cep telefonumun en sevmediğim uyandırma melodisiyle –ki bir an önce uyanabilmek için en çirkin melodiyi seçtim- uyanıp, haldır ve huldur, o işten bu işe yetişme, şu işin raporunu bitirme, bu işin toplantısına katılma, oradakinin görüşmesini aklında tutup buradakinin eksikleriyle ilgilenme derken...

17-19 yaşları arası eğitimlerinde güçlük çekilen gençlere, cinsiyet rolleri, kültür ve doğu-batı çatışması konularında toplam 14 günlük seminer verdim.

gurubun biri uykularımı bölecek kadar stress yarattı desem hiç de abartmış olmam. betimlemelerimden, tasvirlerimden ve kullandığım dilden ‘dışardan’ geldiğimin okunuyor oluşu
beyaz alman gurubu kışkırtan bir neden oldu sanırım. fonksiyonumun ve yaptığımın ‘dağdan gelip bağdakine bağcılık öğretmek’ olarak algılandığını hissettim yer yer.

sancılıydı; başladık ve bitirdik neticede bizde bittik.

***

pee tiyatro ekibi, yıldırım hızıyla ikinci oyununu da çıkardı, j. p. sartre, gizli oturum.

doğaçlama yeteneğinin önemini bir kez daha idrak ettim bu çalışma sayesinde, sadece dört text provası ve reji direktifleriyle prömiyer gerçekleşti, ikinci gösteride ne ciğerlerimde nefes kalmıştı ne bacaklarımda hal ne de bağışıklık sistemimde mecal... kısılmış sesim sayesinde zebanimsel cehennem garsonu, pamukprensese altolmuş bir 3.sınıf üvey cadıya dönüşüverdi (tasvirin mana ve önemi maalesef sadece sahneme tanık olanlar için ayandır).




http://de.youtube.com/watch?v=1mnsy37IUsU

***

arada bir de komşulara nispet, homoseksüel berlin haftası atlatıldı.

her yıl olduğu gibi bu yılda iki günlük lezbiyen-gey sokak festivali kapsamında türkiyeli göçmen eşcinseller olarak kafesimize geçip göçmeyen avrupalıların fındık-fıstık atmalarını bekledik.

bu tasvir aksiyona katılmayanlara tuhaf gelebilir ama politik kökenli, varolma mücadelesine hizmet eden ve sivil toplum dernek kurum ve kuruluşlarını hoşgörü şemsiyesi altında toplamayı hedefleyen bu festival zamanla ‘biz yiyelim, içelim, seksleşelim dert ve tasalarla mağdurlar ilgilensin’ formuna bürünmüş, vurdumduymaz şehvet panayırına dönüşmüş.

bir de ‘çoğunluk’ toplumunun ‘azıklık’ toplumuna üstünlüğünün dayanılmaz kalkık burunluluğu var tabi...

sütten çıkmış ak kaşıkların, çorbalarında sinek bulduklarında ayaklanmalarına sözüm yok elbette ama kaçan sineklerin kanatlarını koparmak suretiyle çorbalarına katmalarına ardından bu kanatsız sineklerin çorbalarında bocalamalarına şaşmalarına ve hatta özürlendirilmiş sineklerini kaşıklamalarına -bir adım daha ileriye gidersek tüm bunlardan da lokantayı sorumlu tutmalarına- göz yumacak değilim herhalde... bu hallere katlanabilmek için muhtaç olunan kudretin nerede mevcut olduğunu bilmeyi çok isterdim doğrusu...

http://www.regenbogenfonds.de/index_d.php?sid=11#=11#

***

yiğidin hakkını yemeden öldürmek gerekirse eğer, iç ferahlatıcı şeyler de olmuyor değil; alternatif gaypride eşcinsel yürüyüşünde hemşehrilerimizin ya da topraklarımızın veya anavatandaşlarımızın yoğunlukla barındığı semtten geçerken bangır bangır anadili müziği yapmak sağlıksal açısından ruhumun bedenime teğet nefeslendiği bir gün olmasına rağmen pek eğlenceliydi. bunun dışında kalan son iki ses telimi kullanarak gladt’ın artan şiddet olaylarına, homofobi ve transofobiye tepkisini dile getirmek politik damarlarımı kabarttı ve beni vicdanen rahatlattı.




***

sonuç; yatak: -döşek...

berlin yıllarımın en ağır ikinci kerahat dönemini atlattım (kerahat doğruydu sanırım, hastalık evresi –hani illa osmanlıca kullanıcam ya, başkalıktık diyerekten...)

10 gün boyunca mideme oturmuş bir taş kütlesi ile boğuştum. sıfır beden heveslisi toy mankenler gibi yemek yedikten sonra kusmalar yaşadım, midem gıda tutmadı. tahriş ettiğim göğüs bölgem böğürtülü öksürüklerle neredeyse broşlarını söktü. kısacası ah bana vah bana ... yıkıldım ama şimdi ayaktayım.

genç erkeklerimizi, yüzyılımız metropolleri çokkültürlü ve pek çeşitli sosyal yaşamının kaçınılmaz sorunlarıyla başa çıkmak üzere donandırmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz...

sevgiler...

060708

Keine Kommentare: