Selam,
eski yıl sona erdi, yepyeni bir yıl geldi....
yeni yılın ilk haftasında cesaretimi toplayıp kantara çıktım.
en son 1999 yılında 80 ibaresini görünce panik halinde açlık grevine başlamıştım, bir gevrek alıyordum kriz anlarımda ve çiğneyip çiğneyip tükürerek 30 gün içerisinde 75’lik forma geri dönmüştüm. şimdi gördüğüm 85 rakamıyla benzeri bir tepkinin eşiğindeyim.
ne olacak bu iştah durumları,
. hayattaki doyumsuzluğun intikamı mı desek acaba bu obezitel iştah patlaması duruma? ve bu ruh ne zaman doyacak? bilmek isterim.
. nikotin ayarlamasının bir yan etkisiyse eğer, nereye kadar devam edecek bu metabolik-organizmal protesto? görmek isterim.
yere göğe sığamıyorum gibi geliyor bana...
hele gerdanım artık kırılmayacak kadar kabalaştı.
belimde organik bir can simidiyle dolaşıyorum.
az ve öğünlerine saygılı yemek yiyebilen, salata ve vitaminle beslenmeyi alışkanlık haline getirmiş insanları gittikçe daha bir anlamaz oluyorum.
bu durumlara düşmeme neden geçirdiğim rehavet dolu bir on günlük noel tatili tabi ki...
önce ‘stolz’ ailesinde noel yemekleri, ardından ‘yaman’ larda yılbaşı...
damarlarımda dolaşan greko-romen kanın bir etkisi olsa gerek, yedikçe açılıyor iştahım ve iştahım açıldıkça da ben kapatabilmek için yeniden yiyorum. o açılıyor ben kapatmaya çalışıyorum derken yıl 2006 ben 85...
kutlu olsun hepimize, hepimize hey hey....
070106
hengame yılı....
bir paldır bir de küldür hali vardır ya hayatın hani,
arka arkaya gelenleri bir araya getirmeye çalışırız paldır paldır, canhıraş bir çabayla.
hani lokomatifi yoktur da katarları vardır ya bir trenin...
küldür küldür yuvarlanır lokomotifini arayan vagonlar,
bir de raydan çıkmamak için itiş kakıştırlar...
böyle bir durum tahayyül edin, bakın o trene...
işte ben tam böyleyim bu günlerde...
130106
kendiniz için birşey dilerken dikkatli olun, her an gerçekleşebilir...
hemen ilk sorumluluk ve iş başladı.
‘peers ın the cıty’ ana projesi çerçevesinde, öğrencilerinin hepsi göçmen olan bir ilköğretim okulun sekizinci sınıfından gönüllü olarak bir sosyal çalışma yapmak isteyen dört gençle birlikte istedikleri bir konuda kısa film çekmekti ilk işim.
gençlerle tam beş gün boyunca birarada farklı konular hakkında tartışarak, sosyal içerikli oyunlar oynayarak bir film iskeleti hazırladık. proje konusu olarak aıds seçildi. İstatistikler, avrupa’da hıv virüsünün gençler ve özellikle de ergenler arasında yayıldığını açıklayınca, bu konuda bir bilgilendirme filmi çekmeye karar verdik. toplam 22 dakika süren bir film çıktı ortaya.
gençler farklı önyargılarla birlikte yanlış tanıdıkları aıds hakkında bir danışmanlığa gidip hıv virüsü bağlamında bilgileniyorlar filmde... aıds hakkında bilmediklerinizden ya da bildiğimizi sandıklarımızdan yola çıkarak geliştirdik senaryoyu.
bu işi şöyle de formüle edebiliriz; üç gençle (biri ayrıldı, konu olarak aıds’i tercih etmediği için üçe bir çekildi yani) hıv hakkında ilk filmimi çekmiş ve iki gecede de montajlamış bulunuyorum.
pek bir başarılı olduk, eğitim takımı memnun, okul ve öğretmenler memnun, gençler yaptıkları işten dolayı gururlu, bense müsterihim.
şubat ayının ikinci haftası başka bir okuldan lise iki seviyesindeki altı gençle yeni bir konuda ikinci kısa filmimizi hazırlayacağız.
galdt’ta haftalık 10 saatten ibaret iş de yoğunlaştı.
yapılacaklar listesi çıkınca ortaya beynimde ufak bir karıncalanma oldu doğrusu.
sorumluluk halini, sorunluluk haline tercih etmişimdir hep, yine aynı tercih de karar kıldım.
çok iş var yapılacak bu sosyal branşta çook...
tiyatrom yeni bir oyuna başladı ve ben hayatımın ilk eşcinsel rolüne hazırlanıyorum.
sadık şendil’in 1969 doğumlu, ‘çılgın yenge’ adlı komedisini hazırlıyoruz.
daha önce tiyatro oyunu olarak dostlar tiyatrosu ve gazanfer özcan - gönül ülkü tiyatrolarında da sahnelenmiş ve sadri alışık’la yine gezanfer özcan’ın oynadığı bir filmle de beyazperdeye, türk tiyato tarihinin ilk erotik tiyatro oyunu ve filmi olarak da tarihe geçmiş bir oyun.
detayları şubata saklıyorum, havasına bir gireyim hele...
2006 bir geldi pir geldi.
yakınmıyorum, asla!
bu zamansızlık, bu koşuşturma, bu stres ve bu karmaşa için tam üç yıl bekledim.
zamanın nasıl geçtiğini farkedemeden benden yana aktığını görmek keyifli, bunun için oradan oraya koşuşturmalara ve bir günde üç parçaya ayrılmaya bile razıyım.
insan istedi mi ve yaptı mı herşey oluveriyor.
mesela satırlarımın başında bahsettiğim obez halimden bile sıyrıldım.
umutlu ve mutlu günler.
310106
sevgilerimle...
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen